ÖZEL: O TEKMENİN HESABI SORULACAK
Türkiye'den Haberler
13 Mayıs 2025 19:52

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Soma Maden Faciası'nın 11'inci yıl dönümünde anma programı için Soma'ya geldi. Özel, katliamda yaşamını yitiren yurttaşların aileleriyle birlikte Maden Şehitlerini Anma Yürüyüşü gerçekleştirdi. Özel, yürüyüş esnasında yaptığı açıklamada, "Bizim yeminimiz var. Ant olsun bu dava bir daha görülecek, suçlular cezasını çekecek" ifadelerini kullandı.


Özel'in açıklamalarının tamamı şöyle:

"Burada olmak isteyip de olmayanlar var. Biraz önce de gayet güzel bir şekilde ifade edildi. Bu madenin sahibi, oğlu, onlarla birlikte üretim baskısıyla kar için bu madende sürekli işçi sağlığını, iş güvenliğini hiçe sayarak üretim yapanlar, onları denetlemesi gerekenler, denetimlerden önceden haberdar edenler ve orada örgütlü oldukları halde aidatını aldıkları işçinin hakkını savunmayanlar, onun için iş güvenliği tedbirine bakmayan sözde sendikacılar, bugüne kadar bu mücadelenin hiçbir yerinde olmadıkları gibi yargılandıkları mahkemede de şehit başına 5,5 gün ceza yatıp kurtuldular. Sadece iki kişi yatıyor cezaevlerinde. Onlar; hiçbir ücret talep etmeden, dayanışmayla, iyi yürekleriyle, adalete olan inançlarıyla buradaki ailelere olan sevgileriyle, mücadeleye olan bağlılıklarıyla Can Atalay ve Selçuk Kozağaçlı. Onlara da selam olsun. Burada Genel Başkan olarak ben varım. Ben konuşuyorum. Cumhuriyet Halk Partisi'nin milletvekilleri, il başkanı, ilçe başkanı, belediye başkanları var. Ancak farklı siyasi partiler var. Sol Parti, DEM Parti, HKP burada. Çeşitli siyasi partlerin yanı sıra sendikalar burada. DİSK'e bağlı Genel-İş, Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu burada. Biraz önce Genel Başkanı Gökay Başkanı dinlediğimiz Bağımsız Maden-İş burada. Soma'nın 301 şehidi var, bilineni. Soma'nın 303 şehidi var arkadaşlar. 301 şehidin haklarını aramak için, korumak için, artık gerçek bir sendikal örgütlenme için yola çıkan Bağımsız Maden-İş'in ilk Başkanı Tahir Çetin ve onunla birlikte babasını madende kaybeden muhafazakar bir ailenin, mahallenin evladı, örgütlenmeyi, mücadeleyi yollarda, bizlerle birlikte öğrenen Ali Faik İnter. Tahir Başkan ile Ali Faik kardeşimiz engellendikleri bir yürüyüşün sonunda, aylar süren bir mücadelenin sonunda, dayandıkları Ankara'nın girişinde, Süleyman Soylu tarafından Ankara'ya sokulmayıp, bir benzin istasyonunda taşın üstünde üç gece geçirdikten sonra, kendilerine 'Bayramdan sonra görüşürsünüz' deyip yol verildiğinde günlerin uykusuzluğu ile gelirken, Kırkağaç Kavşağı'nda geçirdikleri kaza ile hayatlarını kaybettiler. Ali Faik kardeşimin de Tahir Çetin Başkanımın da bir kez daha anıları önünde saygı ile eğiliyorum. Allah rahmet eylesin.

"BABAMIN, AĞABEYİMİN HAKKINI ARAYACAĞIM DİYE HUKUK OKUDULAR"
Burada o gün bir yaşında olup bugün 12 yaşında olanlarla yürüyoruz. O gün ilkokula giderken, bugün hukuk fakültesinde okuyanlarla yürüyoruz. O gün 10 yaşında olup, 'Babamın, ağabeyimin hakkını arayacağım' diye karar verip, hukuk fakültesi bitirenlerle birlikte bugün yürüyoruz. O günden bugüne mahkeme sürecini hep birlikte takip ettik. Mahkemede ilk başta adaletin peşinde bir hakim vardı. Karara geçmeden, İzmir'e yollayıp, başka yerden kendilerine göre bir karar kuracak hakim getirdiler. O hakim maalesef, apaçık ortadayken, bu kadar açık şekilde, olası kasttan kurması gerekirken, bilinçli taksirden hüküm kurdu; Ankara'ya yolladı. O gün Yargıtay'da ilgili dairede beş hakim, 5-0 karar vererek o kararı bozdu. Dedi ki, 'Sen olası kastı burada kullanmayacaksan nerede kullanacaksın? Neredeyse adamlar… Olası kastın da üstünde bir şey yok. Bilerek adam mı öldürmüş olacaklar? En az olası kasttan burada hüküm kurman lazım.' Hepimiz sevindik. Türkiye sevindi. 'Ankara'da hakimler varmış' denildi. Ama siyaset müdahale etti. Hangi siyaset? Bugünkü iktidar müdahale etti. Çünkü kazanın olduğu maden, AKP Soma teşkilatını değil, AKP Manisa teşkilatını finanse eden bir madendir. O maden madencileri, baretleriyle birlikte Erdoğan'ın her mitingine götürüp, onları selamlatan, 'Oraya gitti' diye yevmiyesi işleyen, giderken kimlikleri toplanan ve çıkışta dağıtılan, AKP'yi siyaseten finanse eden, insan gücü olarak emekçileri madende çalışır gibi o miting meydanlarına götüren şirket elbette kollanacaktı. Elbette şirketin onlara verdikleri, AKP'ye verdikleri paraları, seçimde Soma AKP'ye, Manisa AKP'ye tuttuğu otobüsleri, verdiği mazotları, bastırdığı gazeteleri, afişleri söylemesini, bildiklerini anlatmasını istemezlerdi. İşte bugünkü iktidar müdahale etti. O yazılan karar, Akhisar'daki Soma mahkemesine, Soma maden kazası mahkemesine yollanmadan 5,5 ay bekletildi. O 5,5 ayda, o mahkemeye üç yeni hakim yolladılar. Bunlardan biri 10 Ekim Gar Katliamı olduğunda o dönemin atanmış bakanı olarak ekran karşısında kıkır kıkır gülen, tepki çeken kişiydi. Bir diğeri ise bugün Tayyip Erdoğan tarafından Hakimler ve Savcılar Kurulu'na seçtirilmek istenen, bugün Meclis'in önünde bulunan yandaş bir hakimdi. Yargıtay 12. Daireye gelen üç kişiden biri Kenan İpek'ti. Yani Tayyip Bey'in görevlendirdiği bakanı. Biri Mustafa Yapıcı, diğeri Fuzuli Aydoğdu'ydu. Fuzuli Aydoğdu şimdi AK Parti tarafından Hakimler ve Savcılar Kurulu'na seçilerek, yaptığı hukuk katliamı ödüllendirilmek isteniyor. Biz buna engel olmak için geçen hafta HSK seçimlerinde AKP ile uzlaşmayıp, 'Bu işi mutlaka kuraya götürelim' dediğimizde, ikinci turun sonunda Anayasa'da olmayan üçüncü tur oylamaya zorlayıp, bu kişiyi; Fuzuli Aydoğdu'yu Hakimler ve Savcılar Kurulu'na seçmeye çalışıyorlar.

"BU KATİLLERDEN HESAP SORMAK HEPİMİZİN BOYNUNUN BORCU"
Neden anlattım? Biz 11 yıl önceki haklı davamızı, hayatını evladının ekmeğinin peşinde yerin yedi kat dibinde kaybeden canlarımızın davasını takip ediyoruz. Biraz önce söylendi; gün oldu bu meydanda 20 kişi kaldık, 50 kişi kaldık. Ama adamlar kendi katilini affedenleri unutmuyorlar. Takip ediyorlar, arkasında duruyorlar. Onun için katilinin, adalet katilinin arkasında duran, kendi şirketini, kendi siyasetini finanse eden şirketi kurtaran, kurtaranı günü gelince ödüllendiren, devleti bir suç örgütü gibi yöneten bunlara karşı hepimiz davamızın, verdiğimiz sözlerin, inancımızın, kararlılığımızın takipçisi olmak durumundayız. Önünde 'Ant içtik, ant içiyoruz' dedik 'Bu mahkeme bir daha görülecek.' Soma'ya adalet gelmesi, Türkiye işçi sınıfının bundan sonra bedavadan, sadece kar odaklı işlerle yapılan büyük yanlışlar sonucunda yaşanan iş kazalarında canını vermemesi ve birinin dediği gibi 'telef edilmemesi' için bu Soma'ya adalet gelmesi lazımdır. Bu iktidarın gidip yerine işçinin, emekçinin, alın terinin dostu bir iktidarın gelmesi lazımdır. Öyle birbirine, seçmene değil; ama katillere kinlenen, işçi katillerine kinlenen, onlardan hesap sormak için ant içmiş, yemin etmiş olanların kararlılıkla, meydanları da doldurması lazımdır, çağrıldıkları yerlere gitmeleri lazımdır. Seçim geldiğinde emek düşmanlarına, seçim geldiğinde işçi düşmanlarına karşı hep birlikte hareket etmek, birleşe birleşe kazanmak ve bu katillerden hesap sormak hepimizin boynunun borcudur.

Şu kadarını söyleyeyim, diyor ya 'Marifet ezilmemekte. Ama bir punduna getirip de ezerlerse güzel kokmakta, karanfil gibi, menekşe misali, karanfil misali, ıtır misali kokmakta. Ezilsen de kötü kokmamakta.' İşte burada punduna getirip ezdikleri, ama arkalarında mis gibi kokular bırakmış olan Soma maden emekçilerinin aileleri var. O kötü insanlara karşı, sizi ezen o pisliklere karşı mis gibi kokuyorsunuz, sizin kokunuzu içimize çekiyoruz ve nice 13 Mayıslarda artık matemi değil; işçilerin kazanımları, bundan sonra işçiden, emekten yana yapılacak düzenlemeleri konuşmak üzere sizinle birlikte 13 Mayısları matemden değil, kazanımların yıldönümüne dönüştürmek üzere büyük bir mücadeleyi hep birlikte veriyoruz. Kimse üzülmesin. Artık o tekmeyi atanlardan hesabın sorulacağı, o madenciyi yakanlardan hesabın sorulacağı, 301'in, 303'ün hesabının sorulacağı, artık emeğin ve mücadelenin kazanacağı günler yakındır. Hep birlikte başaracağız. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Nice 13 Mayıslarda mücadeleyi sürdürmek üzere, bir arada olmak üzere hepinize saygıyla selamlıyorum. Hep buradayız, hep sizinle birlikte olacağız. Unutmadık, unutturmayacağız. Mücadeleyi başarana kadar, kazanana kadar sürdüreceğiz. Sağ olun, var olun."