MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Maksadı bulanık, bakışı dağınık, iradesi çarpık, iddiası güdük, itibarı sönük kimi çevrelerin 'Terörsüz Türkiye' hedefini sabote etme çabası, duygusallıkları kaşıyarak provokasyonlara teşne olma gayreti bizim nazarımızda yok hükmündedir." dedi.
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, MHP'nin olaylara "milletin engin bakış noktasından, haysiyet ve hassasiyet çizgisinden" baktığını belirtti.
Hayat ve siyasetin kafa karıştıran ters akıntılarla dolu bir deniz olduğunu söyleyen Bahçeli, "Sabır, sebat, metanet, muhabbet ve olgunluk ise akıl çelen arsız köpükleri göğüsleyen birer yalçın kayalıktır. Yılan, yorulan, ürken, sinen, korkan, kaçan, saklanan değil, sorunlara meydan okuyan cesaret ve dirayetle yalçın kaya gibi duracağız. Başka gemilerin dümen suyuna kapılmadan, alabora olmadan, fırtınalı denizleri birer birer aşmanın, kalıcı barış ve huzuru sağlamanın şaşmaz ve sarsılmaz amacındayız. Maksadı bulanık, bakışı dağınık, iradesi çarpık, iddiası güdük, itibarı sönük kimi çevrelerin 'Terörsüz Türkiye' hedefini sabote etme çabası, duygusallıkları kaşıyarak provokasyonlara teşne olma gayreti bizim nazarımızda yok hükmündedir." ifadesini kullandı.
Devlet Bahçeli, Türkiye'nin terörle anılan bir ülke olmaktan hızla kurtulmaya doğru adım adım ilerlediğini vurgulayarak, "'Terörsüz Türkiye' hedefini durduracağını zannedenlerin, buna dair siyasi plan yapanların üzerinde durdukları zemin kaydıkça daha çirkefleşmeleri, beklenen ve öngörülen bir durumdur." sözlerini sarf etti.
Osmanlı İmparatorluğu'nda düzen bozucu faaliyetlere "fesat çıkarmak" denildiğini hatırlatan Bahçeli, "İşte bu fesat zihniyeti yeniden hortlak gibi dolaşmaya başlamış, terörü adeta geçim ve ümit kapısı olarak telakki ettiklerini utanmadan, sıkılmadan, hiç de yüzleri kızarmadan teyit etmişlerdir. Fitnenin, fesadın borusunu çalanlar aynı zamanda terörün yanında yöresinde kurnazca hizalanan aymazlar ve ahlaksızlar korosudur. Ok yaydan çıkmış kutlu hedefe kilitlenmiştir. 'Terörsüz Türkiye', ayağındaki paslı zincirleri kıran muktedir Türkiye'dir. 'Terörsüz Türkiye', huzur ve barış içinde yaşayan mutlu Türkiye'dir. 'Terörsüz Türkiye', muazzam bir kardeşlik ve kucaklaşma sahnesi olacak muvaffak, muzaffer ve muteber Türkiye'nin nişanesidir." diye konuştu.
- "Komisyon'dan seçilecek milletvekilleri İmralı'ya gitmeli"
TBMM'de kurulan "Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu"nun çalışmalarının sonuna geldiğine dikkati çeken Bahçeli, şunları kaydetti:
"Bu komisyon 5 ağustos 2025 tarihinden bugüne kadar gayet verimli, yapıcı, sorumlu ve iyi niyetli toplantılarını gerçekleştirmiştir. Ümit ediyorum ki bu kapsamda belirlenecek ve çerçevesi çizilecek yol haritası mucibince hukuki, siyasi ve demokratik atılımlar geniş ve gerçekçi bir mutabakat düzleminde temin edilecektir. Elbette PKK'nın kurucu önderliğinin son düzlükteki görüş, düşünce ve kanaatleri alınmalı, konuyla ilgili günlerdir yapılan kısır tartışmalar sonlandırılmalıdır. İmralı ile Edirne ihtilafı çıkarmanın, 'Terörsüz Türkiye' hedefini baltalamanın arayış ve anlayışında olan bazı medya kuruluşlarının, sipariş ve sivri görüşleri seslendiren sözde uzmanların nereye hizmet ettiklerini çok iyi biliyoruz. Hem Öcalan'ın hem de Demirtaş'ın arasına mayın döşemek suretiyle 'Terörsüz Türkiye' adımlarını kösteklemeye çalışanların potansiyel hazımsızlıklarını görüyor, hiç kimsenin de bu oyuna gelmeyeceğini değerlendiriyoruz.
Atatürk'ün partisini Ankara'dan uzaklaştırıp önce Saraçhane'ye, sonra Silivri'ye, ardından batı başkentlerine telkin ve tembihlerle ite ite sürükleyen, hatta hapseden cahil, köksüz, kimliksiz ve işbirlikçi güruhun kurguları ve kumpasları şüphesiz boşunadır. Sosyalist CHP'yi ikna edebilirler, ama Türkiye'yi ikna edemezler, karşımızda asla duramazlar. Bir kez daha ve ısrarla söylemem lazım gelirse, Meclis'te kurulan Komisyon'dan seçilecek milletvekillerinin İmralı'ya giderek ilk ağızdan ve ilk elden ihtiyaç duyulan mesajları alması süreci çok daha güçlendirecektir. Milliyetçi Hareket Partisi böylesi bir heyete katılmaya hazırdır. Korkuya, kaygıya, çekinmeye, çelişkide bocalamaya gerek yoktur. Bugüne kadar İmralı sözünü tutmuş, açıklamalarının arkasında durmuştur."
MHP Genel Başkanı Bahçeli, 27 Şubat Barış ve Demokratik Toplum Çağrısının hitabındaki gelişmelere dikkatle bakıldığında ne demek istediğinin anlaşılacağını söyledi.
PKK'nın Türkiye'den tamamen çekildiğini duyurmasının, "Terörsüz Türkiye" hedefinde kayda değer gelişmelerin tezahür ettiğini gözler önüne serdiğini belirten Bahçeli, "Umutlu olmamız, gelecekten heyecan duymamız için pek çok sebebimiz vardır ve ortadadır. Biz bardağın dolu kısmına bakıyor, eften püften, sudan ve kıytırık bahanelere sığınarak 'acaba' sorusunu kafamızda tutmuyor, kuşkulu bir pozisyon almıyoruz. Doğru sözlü, iyi fikirli, yüce gönüllü, yumuşak huylu ve ağır başlı hareket ederek anlamsız ve içi boş güç ve enerji kaybına göz yummuyoruz ancak temkin ve tedbiri de elden bırakmıyor, ihtiyatlı iyimserliğimizi sonuna kadar muhafaza ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Terör örgütünün varlığı lağvedildikten sonra örgütün silahlarıyla SDG/YPG'ye katılma durumuna vurgu yapan Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu terör örgütü yapılanmasının Suriye merkezi yönetimiyle entegrasyon müzakereleri devam ederken ayrı bir tümen kurma taleplerini milli güvenliğimize doğrudan bir tehdit olarak değerlendiriyoruz. PKK'nın başka bir cinayet ve melanet bedene girerek varlığını sürdürmesi, 'Terörsüz Türkiye' ve 'Terörsüz Bölge' hedefleriyle ters düşecek, baştan ayağa çelişecektir. Türkiyemizin ve Suriye'nin siyasi ve toprak bütünlüğüne karşı oluşacak yakın tehlikenin birebir takibiyle birlikte sahada önüne geçilmesi akut bir ihtiyaç olarak karşımızdadır. Şunu da herkesin bilmesinde yarar görüyorum, Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı arasında 'Terörsüz Türkiye' hedefi etrafında ne bir görüş ayrılığı ne de siyasi bir ihtilaf asla, kat'a söz konusu değildir. Ne tuhaf bir garabet haldir ki Cumhur İttifakı'nda sürekli kriz izi sürüyorlar. 'Çatlak var' demekten bıkmadılar, 'cam çerçeve kırıldı' demekten usanmadılar, 'koptu kopacak', 'bitti bitiyor' yalanlarından hiç dönüş yapmadılar.
Biz çeliğe su verdikçe, biz vatan ve millet aşkında tek yürek oldukça CHP'sinden diğer muhalefet partilerine, yarım porsiyon aydınlardan fikri saplantı içinde sarkaç gibi gidip gelen fuzuli yorumculara, bir kısım köşe yazarıyla sosyal medya tetikçilerine kadar niyet okuyucuları papatya falı açıyorlar çünkü 15 Temmuz'un karanlık gecesinde kutup yıldızı misali parlayıp meydanlarda anıt gibi kurulan böylesi ahlaki ve fazıl bir siyasi ittifaka bünyeleri alışkın değil, akılları almıyor, seciyeleri bir türlü yetmiyor. Eniği cücüğü, ipsizi sapsızı, yandaşı yoldaşı 'Cumhur İttifakı çöktü, çökecek' derken ne hikmetse yorgunluk emaresi göstermediler. Cumhur İttifakı'nı oluşturan partilerin tüzel kişiliği, dünya görüşleri, siyasi mazileri, küresel gelişmeleri ve Türkiye'yi yorumlama biçimleri tabiatıyla farklıdır, bu da son derece doğaldır. Fakat Cumhur İttifakı'nın hepsinden önemli, belki de inatla üzeri örtülmek istenen bir özelliği ise Türkiye ve Türk milleti sevdasının aşılmaz kalesi, hesabi değil hasbi ve harbi birlikteliğin serdengeçti iradesi olmasıdır. Cumhur İttifakı bayraktır, vatandır, millettir, dünyayı Türkçe okuyan, ihanete ve zulme kahramanca direnen Kızılelma ruhu, İ'la-yı Kelimetullah şuurudur."
- "29 Ekim'de Anıtkabir'e gitmememizin nedeni insani bir halden kaynaklanmış olamaz mı?"
29 Ekim'de Anıtkabir'deki törenler ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki resepsiyona katılmaması üzerine yapılan yorumlara dikkati çeken Bahçeli, şunları paylaştı:
"Külliye'deki Cumhuriyet resepsiyonunu neden protesto etmişim. Yok Kıbrıs politikasında derin anlaşmazlık varmış, yok gözünün üstünde kaşın varmış, yok öyleymiş yok böyleymiş. Geçiniz beyler geçiniz, iddia sahiplerinin hepsi çuvalladı, yine ters köşeye yattı. Zahmet olmazsa sahte ve kaotik görüşlerinizi Cibali Karakolu'na gidip anlatın. Galata Köprüsü'nü satarken yakayı ele veren Sülün Osman hayatta olsaydı bu kadarına da 'pes doğrusu' diyerek tasını tarağını topladığı gibi terk-i diyar eylerdi. 29 Ekim'de Anıtkabir'e gitmememizin nedeni insani bir halden kaynaklanmış olamaz mı? O gün için özel bir durumla muhatap kalmamız ihtimal dışı mı? Bundan dolayı belki de turnusol kağıdı gibi kimin kiminle iş çevireceğini, ne söyleyeceğini, kafasının içindeki spekülasyonların deşifresi için bir imtihan vesilesi, bir test vetiresi, bir öğrenme veçhesi olarak görmüş ve düşünmüş olamaz mıyız?
Anıtkabir'e haydi gidemedik, peki resepsiyona katılınca bu defa da Anıtkabir'i protesto etmiş gibi takdim edilmeyecek miydik? Anıtkabir'deki törene gitmeyince resepsiyona katılmak ne kadar doğru, dengeli ve isabetli bir davranış olarak değerlendirilirdi? Peki Anıtkabir'e gitmeyip de koşa koşa resepsiyona katılanları, boy boy fotoğraf karesi servis edenleri görmemek ayıplı ve alçalmış bir çifte standart değil midir? Ben az söyledim, tezvirata ve tefrikaya yatırım yapan güruh çok anlasın, eğer anlayabilirse, eğer takatleri yeterse. Tilkiye sormuşlar, 'Seni tavuk çiftliğine müdür yapalım mı?' 'Güleceğimi tutamıyorum, maaş falan da istemem, gönüllü çalışırım.' diye cevap vermiş. Malum ve mahut çevrelerin 29 Ekim'deki tablodan mütevellit zannederim güleceklerini tutamadıkları da aşikardır. Tıynetini çok iyi bildiğimiz bir gazeteci, merhum Server Yesari Bey'in Hisarbuselik şarkısını 'Dinlemeye ne dersiniz?' diyerek, 'Arada hadiseler var, MHP ile AK Parti'nin bağı kopar mı?' başlıklı bir köşe yazısını geçen pazar günü kaleme almış."
AK Parti ile aralarında bir hadise değil, iki tarafı sımsıkı saran ve kuşatan bir hakikat olduğunu dile getiren Bahçeli, akıl ve vicdanları ipotekli olanların bunu anlamasının mümkün olmadığını vurguladı.
Bahçeli, "Dedikodunun gönüllü havarilerine, fesadın canlı cesetlerine, FETÖ'cü hainlerin yalan ve iftira dolu sözlerine eyvallah edersek, Türk ve Türkiye Yüzyılı'ndan dönersek, kaynağını Türk-İslam ülküsünde bulan Türk milliyetçiliğinden ödün verirsek, şimdi birileri kulağını açıp dinlesin, gök girsin kızıl çıksın. Cumhur İttifakı yoluna devam edecek, tarihi mücadelesini sürdürecek, yeni yüzyılın çatısını el birliği, güç birliği, hedef birliği, inanç birliği, ülkü birliği eşliğinde imanla örecektir." dedi.
2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Kanun Teklifi ve 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi ile 2024 yılı Sayıştay raporlarının görüşmelerinin Plan ve Bütçe Komisyonu'nda başladığını anımsatan Bahçeli, "İstikrar ve refah bütçesi olarak tanımlanan 2026 yılı bütçesinin milletimize, ülkemize, devlet ve toplum hayatımıza hayırlı olmasını diliyorum. Milletvekillerimizin komisyon görüşmelerini yakından izlemelerini, görüş ve düşüncelerini açıklamalarını, anlamsız ve faydasız münakaşalardan kaçınmalarını temenni ediyor, hepinizden bunu bekliyorum. Başarılı ve verimli bir bütçe sürecine pozitif katkılarda bulunmanız, Cumhur İttifakı'nın siyasi doğasına müzahir hareket etmeniz sizlerden özellikle ricamdır." ifadesini kullandı.
Grup toplantısının ardından bir gazetecinin "Anayasa Mahkemesinin Selahattin Demirtaş ile ilgili kararını" sorması üzerine Bahçeli, "Sayın Selahattin Demirtaş hukuki yoldan sonuca ulaşmıştır, tahliyesi Türkiye açısından hayırlara vesile olacaktır." yanıtını verdi.
Azerbaycanlı Prof. Dr. Aysel Sadak İltaş da grup çıkışında Devlet Bahçeli'ye Haydar Aliyev'in hayatını konu alan "İnsan Yüreği ile Haydar Baba" kitabını hediye etti.

