ROCK MÜZİSYENLERİ İÇİN PERFORMASIN ÇOK ÖNEMİ BÜYÜKTÜR, SİZİN İÇİN DE NE KADAR ÖNEMLİ OLDUĞUNU 10 MART KONSERİNİZİN DVD KAYDINDA GÖRDÜK..AMA BİR DE PERFORMANSIN ÖNEMİNİ SİZİN AĞZINDAN DUYALIM.
Performanslar dinleyicileri ile müzisyen arasında, araya hiç birşey girmeden, hiç birşeyden etkilenmeden, beraberce yaşayabildikleri en güzel anlar. Sadece rock müzisyenleri için değil, herhangi bir müzisyen için performansın anlamı çok büyük. Benim için müziğe ilk başladığım anlardan beri çok büyük. Çünkü ben 20 yıldır sahne üzerindeyim ve bu süreçte konserler hep önemli oldu. Kendi evinizde yaptığınız parçaları, bir performans esnasında, binlerce kişinin ağzından duymanın nasıl bir his olduğunu anlatamam. Bu müzisyenin duygularını çok besleyen bir şey.
KONSER KAYDINI ALBÜM YAPMA FİKRİ NASIL ÇIKTI PEKİ, 10 MART KONSERİNİ NEDEN TERCİH ETTİNİZ ?
Konser kaydını albüm haline getirmek dünyada çok gelenekselleşmiş bir şeydir. Herhangi bir müzisyen konser kaydı yapar. Sektörde kendine yer edinmemiş bir alan ama ülkemizde. Benimse çok arzu ettiğim birşeydi. Sahne üzerinde o parçaların stüdyodan farklı olarak, evrilmiş, büyümüş, gelişmiş ve üstelik dinleyicilerin katkısı da eklenmiş halini kaydetmek, çok heyecan verici. Hem bizler için hem çalan ve söyleyenler için hem de dinleyiciler için de öyledir diye düşünüyorum. Çünkü ben de bir dinleyiciyim ve konser albümü dinlemeye bayılırım.
Durum böyle olunca doğru koşulları bir araya getirmem gerekiyordu böyle bir albüm sunmak için. Aklımda senfoni orkestrası ile bir araya gelirsek hoş bir konser olacağına dair uzun yıllardan beri bir fikrim vardı. Sadece bunu hayata geçirmek çok uzun bir çalışma gerektiriyordu. Biz de bunu yapmaya çalıştık.
Dinleyicilerin yıllardır, stüdyo ortamında dinlemeye alışık oldukları parçaları farklı akustik enstrumanlara yayılmış olarak, biraz daha gelişmiş şekilde onların kalbine, kulaklarına, algılarına sunulması daha iyi bir fikir gibi geldi bana. Kalabalık bir orkestra ve kendi ekibim ile beraber her türlü fikir alışverişine ve nota yazımlarına başlayarak, bu konserle ilgili ön çalışmamızı yaptık. Bu ilk safhasıydı. İkinci safhası ise notaların yazıldıktan sonra prova edilmesiydi ki o çok daha uzun bir süreçti ama çok zevkliydi.
Bilmiyorum toparlayabildim mi ama, bu konser albümümün kendine ait küçük bir özelliği olmasını arzu etmiştim ve oldu diye seviniyorum. Çünkü senfoni orketrası ile beraber konser yapmak bir çok rock müzisyeninin hayal ettiği bir şeydir ve oldu diye seviniyorum ben de.
SENFONİK MÜZİK, ROCK MÜZİĞE ÇOK YAKIŞAN BİR MÜZİK. SİZ DE BİRÇOK ROCK MÜZİSYENİNİN HAYALİDİR DİYORSUNUZ. SENFONİK MÜZİKLE ROCK MÜZİK İLİŞKİSİ İÇİN SİZ NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ ?
Aslında ikisi de çok farklı disiplinler. Birbirinden çok uzak ve çok farklılar. Ben ihtişamlarını çok farklı bulurum tamamen farklı disiplinler olsa da. Sadece bir rock grubu ile senfoni orkestrası bir araya geldiğinde değil, bir rock müzisyeni klasik bir eseri yorumladığında da çok etkilenirim. Çok güzel sonuçlar alındığını düşünüyorum.
İLERDE SİZİ SENFONİK ROCK YERİNE BAŞKA BİR MÜZİK TÜRÜ İLE GÖRME İMKANIMIZ OLABİLİR Mİ?
Senfoni ile çalışmak çok hoşuma gitti, sonrası için de şöyle bir fikrim var. Biz sadece senfoni orkestrasıyla değil grup olarak da çaldık bu konserde ama daha kalabalık bir senfoni orkestrasının, akustik enstumanları ile tamamen sıfırdan yazılarak sunulacak eserlerin olduğu bir konser projem var. Heralde yakın gelecekte değil de 1 - 2 yıl sonra yapabileceğim bir şey olur.
KONSER VERİLECEK MEKANLARI NASIL SEÇTİNİZ? CD İLE DVD KAYDI İÇİN GERÇEKTEN İYİ MEKANLAR VE GÜÇLÜ BİR EKİP GEREKİR...
Eğer sadece senfoni orkestrasındaki arkadaşlarımla beraber olsaydık, o zaman tamamen farklı bir yer seçerdik. Çünkü onların mikrofonlandırılması başka bir sistemdir ama rock ile bir araya geldiğinde ortaya çıkacak olan seslendirme bambaşka bir sistem ile yapılandırılıyor. Sahne içinde kullandığınız bir takım teknik ekipmanların size sağladığı avantajlar ile aradaki sound farklarını giderebiliyorsunuz. Açıkçası Türkiye’de zaten her türlü konser için çok iyi akustik olarak da ele alınmış konser salonu yok. Biz konser alanının özelliklerinden ziyade, çalıştığımız ekip ve ekipman seçimine dikkat ederek giderebiliyoruz bu sorunu. O gün mesela ...Dört ses teknisyeni ile çalıştık, dört ayrı masa kullandık, teknik olarak çok destekleyerek bu konserde olabilecek zorlukların üstesinden geldik. Zaten onları görsel ve işitsel olarak kaydetmek, ordan aldığımız tüm kayıtları detaylı olarak stüdyoya girip ayrıca mixlemek gerekiyor DVD ve Cd kaydı için. Ondan sonra o sesin üzerine görüntü montajlanmaya başlıyor.
KENDİ PARÇALARINIZDAN OLUŞAN REPERTUARINIZ HAYLİ GENİŞ. DİNLEYİCİLERİNİZ HER ŞARKINIZA EŞLİK EDİYOR KONSERLERDE. BU DA ŞARKI SEÇİMİNİ ÖNEMLİ KILIYOR. KONSERDE SÖYLEYECEĞİNİZ PARÇALARI NASIL SEÇİYORSUNUZ?
Biz uzun süre sahnede kalan bir ekibiz. Konserimiz ortalama iki buçuk saat sürüyor. Beş tane albümüm var, bunların içerisinde 49-50 şarkı var. Aralarında bir 15,16 şarkı var ki zaten videolandırılmış, herkesin çok yakından tanıdığı şarkılar. Sıkça konser veren bir ekip olduğumuz için, insanların o parçalardan hangisini daha çok duymak isteyeceğini az çok tahmin ediyoruz.
Bu konser için önemsediğim bir kriter daha vardı o da şuydu; hangi parçanın orkestral düzenlemeye iyi reaksiyon vereceğini kestirmeniz gerekiyordu. Bazı albümlerimde orkestral düzenleme kullandığım bir şeydir. Dolayısıyla o parçaları hiç değiştirmeden kullandım. Mesela “Can Kırıkları” buna bir örnektir. Zaten içerisinde böyle bir tavır vardı.
Önce daha uzun bir playlist hazırladık 30 şarkılık. Bütün bu parçaların provasını yaptıktan sonra da en iyi sonuç verdiğini düşündüğümüz, 22 adet şarkıyı seçtik. Bunların sıralamasını yaparken şuna dikkat etmek durumundaydım, Dinleyiciler bir albüm dinler gibi - ki buna konserlerimde de dikkat ediyorum- dinlemeliydiler bu konseri. Bu yüzden hangi parçayı, ne zaman dinlemek isteyeceklerini, ne zaman tansiyonun yükseleceğini kestirmem gerekiyordu. Bunları aslında biraz tecrübeyle hisseder hale geliyorsunuz. Eğer dinleyiciyi iyi takip ediyorsanız, bir fikriniz olabiliyor size öngörüde bulunmanız konusunda yardımcı olacak. Bunların bütünüyle, bir playlist hazırladık ve aynı playlist’i de albümde aynı sırayla kullandık.
POWERTÜRK MÜZİK ÖDÜLLERİNDE, DİNLEYİCİLER PERFORMANSLARINIZI ÖDÜLLENDİRDİ. DİNLEYİCİLERİN İLGİSİ SİZİN İÇİN, BU İŞİN NERESİNDE YER ALIYOR ?
Dinleyicilerin yakından tanık olduğu, albüm çıkararak sürdürdüğüm son 10 yıllık müzikal yolculuğumun genelinde dikkat ettiğim şey, bir takım beklentiler üzerine değil de, gerçekten kendim nasıl dinlemeyi seviyorsam, ne beni mutlu ederse onu yapmaya gayret ettim. Birileri de buna ilgi gösterirse çok mutlu oluyorum. Genel özeti bu yapmaya çalıştığım şeyin. Bu 10 yılı da verimli kullandığımı düşünüyorum ve güzel bir ilişki oldu aramızda. Bir konseri en güzel yapan yapan şey aslında sizin performansınız. Yani yıllarca çala çala yaptığınız şeyi çok iyi yapar hale gelmelisiniz. Gelemiyorsanız yapmamalısınız.
Bunun dışında ki ana unsur dinleyicilerin etkisi oluyor. Küçük bir farkla o günün unutamayacağınız bir gün haline gelmesine sebep olabiliyorlar. Ve bu benim mucizevi bulduğum bir şey. Yani bu kadar severek yaptığınız bir şey olması hayatta, yeteneklerini kullanarak yaşayan bir insana verilmiş en büyük hediyedir.
Bu duyguyu içimde bana yol gösteren bir duygu olarak kabul ediyorum. Şimdiye kadar herşey çok olumlu gitti. Bizler özenerek çalışmalar yapan bir ekibiz. Belki çok örneği olmadığı için bilmiyorduk nasıl karşılanacağını ama şimdiye kadar duyduklarım hep çok güzel şeyler. Açıkçası ben de bundan sonra daha sık yapılmasını isterim. Endüstride büyük bir eksiktir bence konser albümü yapılmaması.
CD-DVD KAYDININ SONUÇLARINDAN MEMNUN MUSUNUZ ?
Bunlar benim için sonuç değil. Bu çalışmananın direktörü Tarkan Gözübüyük, görsel yönetmeniyse Hakan Utangaç, yardımcı prodüktörleri Ozan Tügen. Ben her aşamasında yer aldım çalışmaların. Her aşamasında bulunduğum ön koşullarını kendimin de hazırladığı A’dan Z’ye teknik detaylara hakim olduğum bir albüm olduğu için, sonucundan memnun olmak diye birşey söz konusu değil. Zaten sonucu siz hazırlıyorsunuz. Uzun süredir tüm çalışmalarımda bu şekil bir davranış biçimi sergiliyorum herhangi bi sürprizle karşılaşmamak için. Ön çalışmanız ne kadar iyiyse sonuç da o kadar iyi olur. Yani çok kötü bir ön çalışmanın iyi sonuç vermesini bekleyemeyeceğimiz gibi, iyi ön çalışmaların kötü sonuç vermesi de pek rastlanır şeyler değildir, eğer iyi bir ekibiniz varsa. O gün konser de 160 kişilik bir ekip çalıştı eş zamanlı olarak, herhangi bir şeyin aksamaması için. Bu ülkemizde pek alışılmış bir çalışma biçimi değil çok prova gerektiriyor. Bunun akışını günlerce yapmamız gerekiyor, saniyesi saniyesine. Işık için de öyle. Ama ben çok zevk alıyorum böyle çalışmalardan ve sonucunda, dinleyiciler üzerindeki etkilerinin de olumlu olacağı inancındayım. Umut ediyorum en azından.